25 Temmuz 2016 Pazartesi

Aşkın Gözyaşları (Mother of Thousands)


       Herkese yeniden merhaba... Öncelikle ülkemizde yaşayan herkese çoook çok geçmiş olsun. Ben bu bloğu oluştururken sadece kendimle, kendi yaptıklarımla ilgili her türlü resim yazıyı geçmişte benimle birlikte anılarda değil de (ve ilgilenen herkesle) burada paylaşmayı düşündüm. Yarın belki çocuklarıma gösteririm diye. Çünkü dün yaptıklarımı bugün yapamıyorum Şartlar değişti, ortam değişti, bizler değiştik ve ilerde yaşlanacağım yani her halükarda yapamayacağım. Bu yüzden bunun dışında herhangi farklı bir içerik paylaşmayacağım. Sadece şunu söyleyeceğim; geçen hafta benim için çook kötü geçti. İnanamadım, şaşırdım, olamaz dedim, böyle bir halkın parçası olduğum için gururlandım. İrademe, seçimime, seçtiğime müdahale edildiği için kızdım... Yani söylenecek çok söz var.... Kalbleri birbirine ısındıran Allah'tır. Kalpler Rabbimin elindedir. Rabbim bizi birbirimize döndürsün ve birbirimizi birbirimize sevdirsin. Rabbim birliğimizi korusun ve sağlamlaştırsın.


Bir çin atasözü;

Bir gün mutlu olmak istiyorsan içki iç...
Bir hafta mutlu olmak istiyorsan evlen...
Bir ay mutlu olmak istiyorsan evlen...
Bir ömür boyu mutlu olmak istiyorsan toprakla uğraş...
Bir ömür boyu mutsuz olmak istiyorsan insanlarla uğraş...

ben de toprakla uğraştım vakit buldukça...

Bir çiçekten bahsedeceğim. Çook güzel bir çiçek değil (tabi ki renkler ve zevkler tartışılmaz) ama çoğalma şekli çok farklı geldi bana... sadece yaprağının kenarında yavrularının sıralanması bile çook güzel ve etkileyici...

Hangi çiçek acaba???

Aşkın Gözyaşları Çiçeği


       Önce kendini gördüm. Çok beğendim tabi ki yaprağının kenarındakilerle görmüştüm. Çiçeği henüz yoktu. Adını sordum. Aşkın Gözyaşları Çiçeği dendi. Ve bende "bu çiçek bende de olmalı "dedim. Bir dalını alabilir miyim dedim. Elbette dediler. Hatta kendisini vereceklerdi de fazla olurum diye dalını aldım. Fazla istekli oluşları içime kurt düşürdüler :)

       Adı da değişik geldi. Başka bir adı da var mıydı acaba dedim ve internetten araştırdım.  Tabi ki vardı :) Aşkın Gözyaşı Damlası, Gelin Gözyaşları, Gözyaşı, Kuluçka Çiçeği. Bir de ingilizcesine baktım. O da ne? Mother of Thousands (Binlercesinin annesi (cuk diye oturmuş)), Devil's Backbone (başka bir bitkiyle ortak kullanıyorlar bu adı), Alligator's Tongue ve Mexican Hot Plants. Hani sadece bizde vardı. Neymiş sadece halk dili bizde yokmuş. :) Bitki biliminde acaba adı ne? Latince adına baktım Kalanchoe Daigremontiana. Farklı türleri de var. Bu bitkinin anavatanı Madagaskar. Sukulent tipi bir bitki.Yani Etli yapraklı... örnek vermek gerekirse kaktüsgillerden...

       Bu bitkinin bakımı çok kolay. Çok fazla su sevmez. Toprak türü ise ayırt etmez. Toprağı koklasa hemen yeşeriyor. Özel ilgi beklemiyor. Ben çok nadir gübrelerim bitkileri. Araştırdığım kadarıyla çok su sevmediği  gibi gübreyi de çok sevmiyor. Konulacaksa çok az konulması yetiyor. Ben gübre olarak yanmış (asidi gitmiş) hayvan gübresi kullanıyorum. Ama inek. Bir keresinde Koyun gübresi kullanmıştım. Çok daha faydalı diye. Çok pişman olmuştum çok sinek yaptı. Bir evin içi. Tahmin edin. Hemen yarısını döktüm üzerine normal toprak koydum. Havayla olan bağını kesince sinek te kalmadı. Bitkilerime de iyi gelmedi. Eski yönteme geri döndüm.:)
                  


       Çoğalması da bakımı kadar çok kolay.Yaprağının kenarında yeşil güllere benzeyen tomurcukları var.Yakından bakınca aynı zamanda köklerinin de olduğunu görürüz.




     Bu kısmı koparıp başka bir saksıya kökleri toprağa değecek şekilde koymamız yeterli.Ben en üsten ikinci şekilde ki gibi bir dal almıştım. Sonra köklensin diye su dolu bardağın için koyup benim Kılıç çiçeğimin yanına koydum. Hafiften Kılıç Çiçeğine doğru duruyordu. Şeklinden dolayı. Birkaç tomurcuğu bizim Kılıcın dibine düşmüş


        Hatta böyle kupkuruyken yeşermeye başlamış. Ben büyüyebilecekler mi diye dokunmadım.






       Sonra suladıkça bu hale geldi. Özellikle bu çiçekler için sulamadım. Kılıçlara göre suladım. Onlarda çok su istemiyor. Bir şey farkettim. Bu çiçekler direk güneşi sevmiyorlar. Hemen hoşlanmadıklarını belli ediyorlar. Ya yaprakları renk değiştiriyor ya kuruyor ya da yumuşaklaşıyor.  Aşkın göz yaşları çiçeğinden kız kardeşime bahsettim. O bir gerçek çiçeksever. Hiçbir şey alma canlı çiçek al o kadar yani. Onun da ilgisini çekti. Bende istiyorum dedi. Bende ne demek dedim. Veririm dediğimde çok küçüklerdi. Oda arkadaşlarına  söz etmiş ve vereceğini söylemiş  Saksıda üç kök vardı hepsini verdim. Vermeden önce dokundukça değdikçe gözyaşları döküldü. Nasıl olsa gözyaşları bende kaldı. :)

       Sonra bunları tek tek topladım. Bir gün önce suladığım ve dinlendirdiğim toprağı saksıya koydum. Düzledim.




       Aslında bu saksı değilde saksı altlığı. Çünkü çiçekler belli bir boya geldiklerinde hediye etmeyi düşünüyorum. Nasıl etmeyeyim. :)


       Topladığım tomurcukarı sadece bu toprağın üzerine bıraktım. Sokmaya çalışmadım. Bastırmadım. Köklerine duruş şekline ve aralarında belli bir mesafe bırakmaya özen gösterdim.



       Bu halleri bile çok güzel. Çiçek daha bardakta iken çiçek açmıştı. (Utandırdı beni) 



       Renkleri, dizilişleri, şekli çok tatlı. Bu hali çok hoşuma gitti. En kısa zamanda bir saksıya ekmem gerektiğini düşündüm. Yavrucukları ondan daha şanslıydı şüphesiz... :)

Yine bir çin atasözü ile kapatalım.

"Elinizde 2 kuruşunuz kaldıysa, biriyle bir somun ekmek diğeriyle bir çiçek alın"

Hayırlı  haftalar....

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails