13 Mayıs 2016 Cuma

Antalya-Side Gezisi ve Canten Kaya Semineri


Öncelikle blogumu bu kadar az güncellememe rağmen beni takip eden değerli ziyaretçilerime teşekkür ederim. Umarım bu gönderim sizin beklettiğime değer... 

       Bir arkadaşımın beni bir gruba dahil etmek istemesiyle başladı herşey. 
    
       Ben: Ya ben yapamam görüyorsun çok yoğunum nasıl vakit ayırabilirim?
       O    : Olsun ayşe sen yaparsın...
      Ben : Bilmediğim bir konu Araştırma yapmalıyım. İşleyişi öğrenmeliyim. Çok zaman geçer size faydam dokunana kadar... Bir bilene teklif etsen daha iyi olmaz mı?
      O : Evet teklif etsem hemen kabul ederler ama ben senle çalışmak istiyorum. Senin yapamadığını ben yaparım...
 derken gaza getirilip katıldığım bu grup Antalya'ya gezi düzenledi. Yine aynı arkadaşım 2-3 ay öncesinden sende gelirsin dimi. Bak çok güzel olacak. Bana güven. diyerek beni Antalya gezisine ısındırmaya çalışmıştı. Ben " bakalım, kısmet, inşallah vs" bilumum net olmayan kelimelerle günü kurtardım. İş yoğunluğundan düşünememiş olmalıyım ki birden Çiçek ve Çocuk temalı (23 Nisan'da açılışı yapılan ve 6 ay sürecek olan) Expo 2016 Antalya'da düzenlendiği aklıma geldi. Aylar öncesinden hazırlık sürecinde benimde bir katkım olur diye internetten başvuru yapmıştım. Ama dönen olmamıştı. Hal böyle olunca yapabileceğim bir şey olabilir ihtimaliyle bu grupla Antalya'ya gitmeye karar verdim. Yani Antalya'ya gitme nedenim gruptan tamamen farklıydı. (yani kim ne derse desin herşey kişinin kendisinde bitiyor:) Yani arkadaşı istedi diye gidebilecek biri değilim) 

      Gezi bir eğitim gezisiydi. 2 gece 3 gün sürecekti. Anlaşılacağı bulunması zor bir fırsattı benim için. Beni Antalya'ya götüren öncelikle bu duyguydu. Gideceğim için de çok heyecanlıydım ve çok nadir heyecanladığım durumlardan birinin içindeydim. Heycanımın birinci nedeni ilk defa Marmara Bölgesinin güneyine hatta ülkenin güneyine gidecek oluşum ikincisi de gideceğim yerin Antalya olmasıydı.

      Antalya'ya gelişimizin ilk günü dinlenmeye ayrılmıştı. Bizde valizlerimizi bize ayrılan odalara bıraktıktan hemen sonra arkadaşlarla Side'yi gezmeye karar verdik. Bu resimler Side'den... 

       Side her yeri ve her şeyi ile resmen açık hava müzesi gibiydi. Bir yanda tarih bir yanda doğa... 






















       Aşağıdaki görüntülerden Side Müzesinden... Eğer bu tür gezileri seviyorsanız bir müze kart alınması en akıllıca yol. Birkaç müzeyi gezdiğinizde hemen kendi masrafını çıkartıyor. Keşke diğer harcamalarımızda da bu kadar net karımızı görebilseydik. Müze kartla ilgili müzekart sitesinden fiyatı satışı, nerelerde kullanılacağı hakkında bilgi veriyor. Bu gezimde bende yoktu... Side Müzesine giriş 10 TL idi. (2016 yılı için)





       Burası da dışarısı kadar çok ilgi çekiciydi. Müzeye girdiğinizde sanki dışarda büyük resme bakıyormuşum da içeri girince büyük resmin içindeki ayrıntılara bakıyormuşum hissi uyandırdı. 


       Lahitlere, takılarına ya da silahlarına baktığımda süslemeler hemen gözüme çarpıyordu. İnanılmaz etkileyici. Hemen aklıma bunlarla ilgilenen insanlar ne kadar sabırlı ne kadar çalışkan ne kadar disiplinli ne kadar yetenekli oldukları geliyor. Ne emek var bunların üzerinde ve bir o kadar da harcanan zaman.


       Yaşadığı dönemlerden kalan bu küpler ne kadar da çeşitli. Aklıma bir arkadaşımla yaptığımız muhabbet geldi. Bilindiği gibi ben Trabzonluyum. Mutfak kültürümüz çeşitlilik bakımından diğer bölgelere göre kısıtlı. Bir de oralı değilsen oraya özgü lezzetli yemekleri asla yiyemeyebilirsin. Çünkü gelenlerin aç kalmalarını istemediklerinden (belki damak tatları uygun değildir diye) gelenin yiyebileceği yemekleri yaparlar. Arkadaşım bir karadenizlinin sofrasına misafir olmuş. Şunu yapmış patatesli bunu yapmış patatesli nerdeyse herşeyde patates kullanmışlar dedi. Aslında bilmiyordu o çok şanslıydı. Onu ailelerinden biri olarak görmüşler ve kendi yediklerinden ikram etmişler. Ve yine bilmiyordu ki Trabzon'da çorbalık patates ayrı, haşlamalık ayrı, pürelik ayrı, hatta kuzine sobanın fırınına atıp pişirdiğin (kumpirlik) patates bile ayrıdır. Tıpkı kutup bölgelerinde yaşayan insanların bizim dilimizde tek bir adı olan karın onlarda çok çeşitli adları olması gibi. Ona söyledim mi? Tabii ki :)) 


        Aynı müzede zamanında nasıl bir ruha hizmet ettiğini merak ettiğim (bu arada kime ait olduğu belli değiller ) bu iskeletler de vardı.  Ama ben bunu gördüğümde sanki bir müzeye değilde sanki bir eve gelmişim gibi hissettim. Ev sahibi olarak ta bu şanslı iskeleti seçtim. Bunu seçmemin özel bir nedeni yok. Ama ev gibi hissetmemin nedeni ne kadar camların arkasında olsalarda kumaşların haricinde hemen hemen herşey vardı. Hatta para koleksiyonunu bile gördük. :)) Para koleksiyonu demişken burada fotoğraflarını koyamadım. Çünkü hazırlıksız yakalandım. Fotoğraf makinenim pilleri bitmişti. Bu konuda güzel bir ders aldım :)) Paralar bile o kadar çeşitli idi ki hepsinin üzerindeki figürler... Kimilerinde kişiler,  kimilerinde insan bedeni vs.  kısaca (ve bana göre) dört kelimede özetleniyordu; Güç, Güzellik, Yetenek ve Seks... 







Antalya gezimizin 2. günü tüm gün eğitimle geçmesi planlanmıştı. Tabii benim gezimin 2. gününü Expo 2016'ya ayırmıştım. Ama.... arkadaşlarım bırakmadı. Gidemedim. Bunun yerine Canten KAYA'nın "Bireyler Arası İletişim" seminerine katıldı. 

       Ahh... Böyle davranmaktan nefret ediyorum ama paylaşmalıyım. İsme baktım. Canten... Bayan olmalı dedim. (Yüksek öngörümden dolayı (!)) Konuya baktım. Bireyler Arası İletişim... Yıllarca duyduğum ama gerçekçi olmak gerekirse duyduğum kadar uygulamadığım bir konu... Bu tür seminerler de sıkıcı olur...  yani benim için dışarda Expo 2016 ofisinin adresini aramak daha elenceli olur diye geçirdim aklımdan.(Yüksek öngörüm(!) yine devreye girdi bile :) önyargı demek istemedim  öngörü diyorum ama tamamen farklı kelimeler kimse önyargılı olmayı kabul etmez. Ben de... Ama maalasef bende var. Ve bu kimde varsa kendi çapında kişinin çevresindeki insanlara eşit davranmasını engeller. Yani torpil olayı daha bu nokta da kendimizden başlar. Halbu ki her insanın rengi farklıdır. Farklı bir ışık getirir hayatınıza. Bunu bilmeme rağmen daha aşamadım. ;) )

       İyi ki seminere katılmışım inanılmaz güzeldi. Çok güldürdü bizi. Çook eğlenceliydi. Canten KAYA  için her şey sahne değildi. Seminerden sonra herkese kitaplarını imzalayıp verdi. Ben yine o eşsiz öngörümü (!) kullanarak tamam (Canten KAYA için) herşey bu kadardı. Semineri dinledim ve kitaplarını imzalattım... Dinlenmek için bana ayrılan odaya çıktım.  Aslında benim için en can sıkıcı kısımdı. Kendimle ve gerçekleştiremediğim Expo 2016 ile ilgili niyetimle başbaşa kaldım. İnanılmaz kendimi rahatsız hisettim çünkü ertesi gün erkenden otelden ayrılacak memleketimize dönecektik. Ertesi gün ayrılış işlemlerimiz için resepsiyona indiğimiz de Canten Kaya da bizi uğurlamaya gelmiş. Çok etkilendim davranışından dolayı özellikle teşekkür ettim. Tanıştığımıza çok sevindiğimi söyledim. Güzel anılara güzel bir anı daha eklenmiş oldu. Ne desem ki arkadaşıma özellikle böyle güzel şeylere beni dahil ettiği için ve vesile olduğu için çoook teşekkür adiyorum. Bahsetmediklerim var İnşallah bir daha ki gönderi tamamlarım. Buraya kadar yazımı sıkılmadan okuduğunuz size de çok teşekkür ederim. Hayırlı günler...




LinkWithin

Related Posts with Thumbnails