31 Temmuz 2015 Cuma


Hadi Hediyemizi Kendimiz Hazılayalım


      
  
       Geçenlerde bir arkadaşımın bebek mevlüdü vardı. Arkadaşlar arasında bir şeyler almaya karar verdik. Sonradan düşündüm hem arkadaşlarıma katılayım hemde ben özel birşeyler yapayım. Emeğim olan...

       Bende bu süslü kurabiyelerden yaptım. Kurabiye hamurunun tarifini internetten aldım bir kaç deneme yaptım. Bir kaç malzeme ekledim. Bir kaç tanesini azalttım. Yani damak zevkime göre ayarladım. Arkadaşımın da hoşlanacağını düşündüm. İnşallah da düşündüğüm gibi olmuştur. Hamuru yoğurup biraz buzdolabında dinlendirdikten sonra merdane ile açtım kalıp ile şekil veridim.



       Sonra tepsiye yerleştirdim. Ve fırında 180 derecede üstü çok hafif sararıncaya kadar pişirdim. Burda fırından fırına fark var. Isı ayarları değişik olabilir.   Eğer mutfakta yemek yapmayı seviyorsanız ve sürekli mutfakta iseniz yada yemek ihtiyacını ortalama düzeyde karşılayacak kadar mutfakta kalıyorsanız. İster istemez mutfağa ait küçük küçük püf noktalarını bilirsiniz. Ne kadar çok güvenilir birinin tarifini yaparsanız yapın bazen istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. O yüzden asıl gün gelmeden bir kaç deneme yapılması gerekir.




       Alttaki resimde pişip pişmediği bile belli değil. İşte anlatmaya çalıştığım böyle bir sarılık.
 


       Sonra üstünü şeker hamuru ile kapladım. Şeker hamurunu internetten de şipariş verebilirsiniz. Ama ben hiç internette alışveriş yapmadım. Güvenemiyorum o yüzden gözümle görerek alabileceğim bir yerden almak istiyorum derseniz. Nikah şekeri, yaş günü vs malzemelerinin satıldığı yerlerde vardır. Eğer internetten değil de bu tip yerlerden alırsanız muhtemelen onların seçtiği renklerin içinden tercih etmek zorunda kalacaksınız. Çünkü buralarda renk seçeneği kısıtlı. Şeker hamurundan gerektiği kadar koparıp elimin sıcaklığından yararlanarak yumuşattıktan sonra merdane ile açtım. Yalnız etrafta olan ya da giydiklerimizden kaynaklanan tozları kendine çekiyor. Yaparken çok dikkatli olunmalı. Bi de eğer kalıpla kestikten sonra beklenecekse nişasta içinde üstü kapalı bir durumda bekletilmelidir. Kalıplarla kurabiyelerimizi üzerini kaplaması şartıyla istediğimiz şekilde kestim. Kalın bir şerbet hazırlıyoruz. Fırça ile hem şeker hamurunun hemde kurabiyenin üzerine sürdüm yapışması için.


       Hamur kalıplarını parti malzemelerinin de satıldığı yerlerden alabilirsiniz. Kurabiyelerin üzerinde görünen gri bonuklarda yenebilir onlarda tabiki böyle bir yerde bulunabilir. Ambalaj kağıdı yani poşeti aynı dükkandan almak isterseniz olmayabilir ambalaj malzemeleri satılan yerlerde vardır. Ben ordan aldım. Kurdela ve nazar boncuğunu parti malzemeleri satılan yerlerden ya da takı malzemeleri satılan yerlerden alınabilir. 


       Bugünlük bu kadar şimdilik hoşçakalın.






28 Temmuz 2015 Salı


Küçük bir tatil önerisi: Bolu/Gölcük




       Geçen sene gitmiştim buraya resimlerini çektim ama bloğa ve blogta paylaşmaya pek zaman ayıramadım. Şimdilerde ise bloğuma daha çok vakit ayırmaya çalışıyorum. Bu yaz İstanbul dışında pek il dışına çıkamadım. Bende bilgisayarda bir dosya ararken bu resimleri gördüm. Yine orda olmak istedim. Yine aynı şekilde kız kardeşimle... :) (Bilemiyorum a da aynı fikirdemidir ki: ) 

       Aslında Bolu'ya giderken planlarımı Abant Yedigöller üzerine kurmuştum. Hatta bu binanın bu manzaranında orda beni karşılayacağından o kadar emindim ki kardeşime  "ya Gölcük nerden çıktı ben Abant Gölü'ne gitmek istiyorum" diye ısrar ediyordum. Bu satırları yazarken o günler canlandı gözümde. Ama onun zevklerinden de o kadar emindim ve o kadar memnundum ki içimden bir ses "sen Kevo'ya güven  pişman olmazsın" dedi ve buraya geldik. Burası Bolu'nun en çok sevidiğim yeriydi. Minibüse binip ormana girince beni heyecan kapladı. Kaynağı belirsiz bir mutluluk. İlklerde yeşil çalılık gittikçe ağaçların boyu uzamaya başladı. Belli bir yerden sonrası her taraf çamlarla kaplandı. Ormanın derinliklerine giderken bende tarifsiz bir huzur...



       Her tarafta gezi yolları vardı. Aileler gelmiş. Piknikler yapılmış. Mangal yapmak için özel yerlerde ateşler yakılmıştı. Gerçekten yönetim çok ilgilenmiş burayla. Çok güzel planlamışlar. Biz yine sabahın erken saatlerinde geldik. Güneş ışınları daha Gölcük'e yeni yeni vuruyordu. Hep söylerim güneşin doğuşunu ve sonrasında ki iki saati çok seviyorum diye. Burda da kendini çok güzel göstermiş. :)



       Oraya gittiğimde bir psikobat ruh haline büründüğümü hatırlıyorum.  Bu görülen her piknik masasında oturmak, her yoldan yürüyerek geçmek, sonra esen, serin bir yerde oturup manzarayı seyretmek istedim. Tabii her piknik masasına oturamadım ama her gördüğüm yoldan yürüyerek geçmeye çalıştım hatta gölün etrafını iki kere yürüdüm resim çektim bol bol. (Bugün bloğuma girdiğimde resimler kiminin görünmediğini kiminin de çok yavaş yüklendiğini gördüm normal bir durum mu anlayamadım. Bununla ilgili bir araştırma yapmalıyım ve bir çözüm bulmalıyım. Açıkçası bloğumda pek çok eksikler var. Bana göre en önemlisi "yorum bölümü" yok. Umarım bunu en kısa sürede çözerim. Bu konuda yardıma ihtiyacım var. :(  )

       Resimlere bakarken orda olmak istedim.( Şu an Yalova çok sıcakta...:)) Orası şimdi serindir. Yanına sevdiğin birkaç yiyecek alacaksın. Bir tane okumak için kitap. Bir mp3. Yanına da kafa dengi birini. Gideceksin oraya akşama kadar oralarda enerji toplayacaksın. Her zaman yanımda kurşun kalem, boş kağıt, silgi, tükenmez kalem, kitap vs bulunurdu. Nasıl olduysa o gün çantamdan çıkarmıştım onları. Arattılar kendilerini. :)



       Hep resimlerde bu evi görürdüm. Bir gün gideceğim diye geçirirdim içimden. Dediğim gibi  o gün Abant'a bu evi görmek için gidecektim. Canım kardeşim iyi ki varsın. :) O yüzden evi değişik açılardan sürekli çektim.

       Bu kurbağaların en şanslısı. Benim fotoğraf karemin içine girmiş. Ama neden? Ben kurbağaların bu kadar insancıl olabileceğini bilmiyordum. Gölün neresine gidip oturursak oturalım hemen gölde bize yakın yerlere kurbağalar doluşuyordu. Bir de bir süre bekledikten sonra daha da yaklaşıyorlardı. İlk başta ne olduğunu anlamadık. Herhalde onların bölgesine oturduk deyip yer değiştirip durduk. Her defasında aynı şekilde kurbağalar yine yanımıza geldi. Bi ara o kadar yorulduk ki artık yer değiştirmeye halimiz kalmadı. Kurbağalar da yaklaşmaya başladı. Korku filmi gibiydi. Kardeşim korkutmak için taş attı onlara. Bi de ne görelim bir tanesi taşın tadına baktı. Diğerleri de taşa doğru bir hamle yaptı. Baktılar ki yiyecek değil yine bize doğru yaklaşmaya başladılar. Eee ne yapalım kalktık oradan.  Biz gezmeye devam ederken aklımıza yanımıza aldığımız atıştırmalık çubuk krakerler geldi. Bir yerde oturup krakerlerimizi paylaştık. Hayatımda ilk defa böyle atlanı yiyen kurbağa görmüştüm. 

       
       Gölün ne tarafına giderseniz gidin her tarafından ayrı bi güzellik fışkırıyor. Bu tarafında da Nilüfer çiçekleri. Çok hoşuma gitmişti. Bir kaç tane çekmiştim. Seyirlik....








Şimdilik bu kadar. Kendinize iyi bakın.


22 Temmuz 2015 Çarşamba

Hüzünlü Bir Bayram ve Dedeme Veda


                                                   Burası Yalova iskelesi

       Bayramda İsatanbul'daydım. Bu sefer Anadolu yakasında. Bayram Ziyareti için  oraya gitmiştim. Yine tatsız geçecek diye bi endişe kapladı içimi. Hatırlamıyorum kaç kere iç sesim Ayşe gitme dedi. Her defasında susturdum. Eğer  annemi seviyorsam ve onun istekleri benim için çok önemliyse  ne kadar kötü geçecek olsa da kesinlikle gitmeliyim diye geçirdim içimden. Giderken sadece annemin isteğini yerine getirdiğimden dolayı ve onunla biraz daha çok vakit geçireceğimden mutluydum. 


       Yalova İskelesin'den biraz açıldıktan manzara aynen böyle. Yalova'nın her halini çok seviyorum. Böyle seyrede seyrede uzaklaştık kıyıdan. İstanbul'u da çok seviyorum. Yalnız İstanbul hem her şeyiyle benim bir parçam hem de değil gibi. İstanbul'la ilgili o kadar şiirler, romanlar, yazılar yazıldı ki... Ben en çok şairlere hak veriyorum. Zaman zaman senin ayaklarını yerden kesen dünyanın en özel insanıymışsın gibi davranan bir sevgili, bazen de o kadar çok üzülürsün ki sanki senin en azılı düşmanın gibi. Oysa Yalova, tabir-i caizse ne olursan ol ne durumda olursan ol her an yaralarını saran bir dost gibi. Belki de bu yüzden Yalova'yı çok seviyorum. Ne sevgiliden uzak tutuyor ne de büsbütün içinde.


       İstanbul daha net görünmeye başladı. Tıpkı bu resimde ki gibi İstanbul belirginleştikçe geçmişe gömdüğümü sandığım hatıralarda belirginleşmeye başladı. Asla unutulmuyor.


       Burdan bakınca  içimden "İstanbul ne güzelsin. Eskiden de güzeldin. Ne kadar çok değiştin. Güzelliğin ise yine aynı. Yine çok güzelsin. Yine çok çekici. Ne yaşanırsa yaşansın asla terkedilemeyensin" diyorum. Annemse annesini ve babasını görecek diye mutlu. Tabii ki bende ama en çok annemin mutlu olacak olması beni mutlu ediyor. Canım annem. İyi ki varsın. İyi ki annemsin.


       Asıl film bundan sonra başlıyor. Anneannemlere gittik. Kapı her zaman açıktır. Kapıyı açtık. Teyzemle karşılaştık. Bayramlaştık. Dedemle bayramlaştık. Dedem beni anneannemin yanına götürdü "Bak sana kimi getirdim"dedi anneanneme. Anneannem yüzünde kocaman gülümsemesi "Sen mi geldin ayşe" derken etrafa yaydığı pozitif enerjisi görülmeye değerdi. Anneminde yüzünde o an anne-babasıyla bayramlaşmanın onlarla olmanın verdiği mutluluk. Sonra dedem abdest aldı. Ben anneannemle muhabbet ederken güzelce giyinmiş halde bize el sallarken "ben Camiye Yatsı namazını kılmaya gidiyorum" dedi ve gitti.

       Sonra... Bir adam geldi " Amca camide bayıldı" dedi. Teyzemle birlikte gittik. Dedem ölmüştü...

       Bundan sonra 1. 2. ve 3. günler cenaze işleri işte. Şükürler olsun ki annem son kez babasını ve bende dedemi görebilmiştim. Ben gitmeseydim belki annem de gitmeyecekti. Bundan sonraki yıllarımda hep bunun pişmanlığını yaşayacaktım. İşte İstanbul. Bir hafta önce gelmiştim ne kadar iyiydik senle sanki bugüne hazırlar gibiydin. Herşey kocaman bir yalan gibi... Rabbim dedeme kabir azabı çektirme. Ona Ahirette afiyet,esenlik ve nimetlerinin en büyüğünü ver. Özellikle annemin varlık kaynağı olduğu için cennetine al onu. Aynı sebepten dolayı anneannem içinde yerini cennette hazırla. (Amin)

17 Temmuz 2015 Cuma


Pierre Lotti'nin Muhteşem Manzarası




        Başında olduğumuz bu yol aslında bir mezarlık yolu. Bu mezarlıklarda milliyetini, nerden geldiğini, rengini, adını, sanını, mesleğini vs. bilmediğimiz pek çok kişiye ev sahipliği yapıyor. Hayatın en sona sakladığı bu söz yolun başında bizi karşılıyor.


       Yol güzelliği, ciddiyeti, ben neler gördüm diyen tecrübesi ile bizi kendine çekiyor. 


       3 İhlas 1 Fatiha ile yolda ilerledikçe manzara daha bir güzelleşiyor. Dinlenme ihtiyacı olmadan durup seyretmek istiyor insan. 





       Veee varmak istediğimiz yere vardık. Burası Eyüp Sultan Cami'sine yürüme 15 dakikalık uzaklıkta olan Pierre Loti Tepesi. Ben bu 15 dakikalık yolu eminim 20-25 dakika da geldim. Kız kardeşimin beklerken sıkılmayacağını bilsem eminim daha uzun sürede gelecektim oraya. Buranın manzarası seni yolundan alıkoyuyor. 










       Benim gibi dur burda biraz kalayım da biraz manzarayı seyredeyim diyenlerdenseniz, buralarda çay bahçeleri var, çay içerek manzarayı seyredebilirsiniz. Biz niyetli olduğumuzdan pek çay eşliğinde manzarayı seyredemedik. :) Rabbim inşallah bir daha gelmeyi nasip ederse o zaman çay eşliğinde seyretmek istiyorum. 


       Bu gönderiyi yazdığım da Ramazan Bayramının 1. günü. Satırlarımın sonuna gelirken bu yazı ile ulaşabildiğim herkesin Ramazan Bayramı'nı en içten dileklerimle kutluyorum. Umarım ailenizle  ve sevdiklerinizle unutamayacağınız anılarınızın  unutulmaz güzellikte geçenler bölümüne eklersiniz.  :)

16 Temmuz 2015 Perşembe


Eyüp Sultan Camii. 


       Geçen hafta sonu kız kardeşim, görümcem ve görümcemin eşi ile burdaydık. Çok güzeldi. Fotoğraflardan da belli. Manevi havası da çok güzeldi. Ne zamandır gitmek istiyordum. Kısmet dedikleri şey budur herhelde. Çünkü İstanbul'a sık olmasa da sürekli gidiyorum. Buranın çok yakınlarından da geçiyorum. Ama bir türlü gidememiştim. İşte geçen haftasonu nasip oldu. Burası dış kapısı avluya hem burdan ( Burası B kapısı),



hemde burdan girişi (A kapısı) var. Alttaki resim iç avlusu. Erkeklerin abdest alma yeri. Bayanlar için de abdest alma yeri var.  Çok güzeldi. Çok kalabalıktı. Abdest almak için sıra bekliyorsun.  Dolayısıyla bizde sıra bekledik. Sırada beklerken bir teyze ile karşılaştık. Teyze caminin içinde etek ve başörtüsü olduğunu söyledi. Çok ince bir düşünce idi. Gelip kıyafet yönünden durumu müsait olmayan fakat namaz kılıp dua etmek isteyenler için düşünülmüş çok ince bir davranış bence. 






       Bunlarda bayanlar bölümünden caminin içten görünüşü. Bu sakin hali. Namaz kılacak kadar bile yer yoktu. Namazdan sonra bu fotoğrafı çekmek için biraz beklemek zorunda kaldık. Rabbime binlerce şükürler olsun ki bana  burda namaz kılıp dua etmek nasip oldu.  Bizler -bir kere gitmiş olsak bile -ve sürekli buraya gelenler ne kadar şanslıyız. Hem tarihi bir yer olması  hemde sahabilerden üstelik Peygamber efendimiz Hz. Muahammed (S.A.V) misafir eden sahabinin mekanını ziyaret etmek gerçekten büyük bir şans.


       Burası en dışarı çıktığımızda bizi bekleyen manzara. Ortam çok güzeldi. Orucumuzu burda açtık. Gece geç saatlere kadar buralardaydık.  Gündüzü ayrı bir güzeldi gecesi ayrı. İlk defa İstanul'a gitmek bu kadar güzel geldi bana. Halbu ki son ana kadar kararsızdım. Ya kötü geçerse diye. Çok şükür öyle  geçmedi. Ertesi sabah erken saatlerde yine buraya geldik kız kardeşimle. Sabah erken saatlerde sakin olur diye düşünmüştüm. O saatlerde bile kafileler geliyordu. Yine çok kalabalıktı. Biraz daha dolaştıktan sonra oturup sadece camiyi ve gelenleri seyretmek geldi içimden. Oturdum da. Nasıl geçtiğini anlamadığım tam iki saatimi bu şekilde geçirmişim. 










       Aslında bu sene ki slogan "Vakit iyilik vaktidir" idi.Herhalde  Ramazan'ın son günleri olması sebebi ile mahyayı değiştirmişler "Zekat malı korur." yapmışlar. Sonuçta mesaj aynı. Paylaşmak yardımlaşmak ve en önemlisi "ben" sınırları içinden çıkıp "biz" sınırını genişletmek. 
    
        İnşallah bir daha ki sefere buraya gelmek için Ramazan'ı beklemeyeceğim. Daha sık gitme mecburiyeti hissediyorum nedense. Nasip olursa arkadaşlarımla da gemek istiyorum. Şimdilik bu kadar hoşçakalın.(Gece çekilen fotoğraf kaliteleri pek iyi değil kusura bakmayın olur mu?)

11 Temmuz 2015 Cumartesi


Hafta sonu kaçamağı...


       Yoğun geçen bir haftadan sonra bazen hafta sonunu geçirmek için annemlere giderim. Annem hayvanları çok sevdiği için sevdiği ev hayvanlarından alıp bakıyor çoğaltıyor falan filan. Bizde haftasonu hem yardım etmek için hemde rahatlamak için onun yanına gideriz. Eğer müsaitsem herkesin herşeyin fotoğrafını çekmeye çalışırım.  (Nede olsa bir daha bu günler geri gelmeyecek.) Özellikle de hayvanların. Hayvanların hepsi ayrı bi alem. Neyi neden yaptıklarını bir türlü anlayamazsın. Daha önce de yazmıştım işim yoksa onları seyretmeyi çok seviyorum seyretmesi beni rahatlatıyor diye. Bugünde biraz siz rahatlayın diye ördekleri paylaşmak istedim.

       Sabah dışarıya salıp yemledikten sonra böyle bir kaba su koyarız canları istedikçe gidip gelip hem su içerler hem yıkanırlar. Ördekler suyu çok sevdikleri için suyu buldukları vakit hemen içine atlayıp yüzerler. Tabi bu bir tanesi için bile çok küçük. Sadece su içsinler yıkansınlar diye... (Görüntüleri bile çok tatlı.)

       Uzaktan çekince pek umursamadılar ama yakından çekmeye başladıkça ilgilerini çektim. 

       Bu ne yapıyo diye bakmaya başladılar. Annem onları öyle yetiştirmiş ki dur kaçayım bir zarar gelir falan korkuları yok tabi. :) 
      Şöyle bir baktıktan sonra bundan zarar gelmez deyip kaldıkları yerden devam ediyorlar o su varya o su günde kaç kere değişiyor. Ama hep böyle gidip çamurlarda sağda solda pisleniyorlar sonra gelip yıkanıyorlar.
      Temizlenme faslından sonra eee sıra geldi öğle uykusu için yer aramaya hem serin olacak hem havadar olacak. Burası güneşlenmek için iyi ama fazla güneş zararlı tabi yeni yer arayışları başladı. :)

       Tamam burası serin havadar. Tam öğle uykusu için. :) Bi git de uyuyalım der gibiler değil mi? :))


       Benim İstanbul'a gitmem gerek. Size mutlu, huzurlu eğlence dolu bir hafta sonu diliyorum. Malum Kadir Gecesinin içinde bulunduğu son 10 günün içindeyiz. Umarım hem bu dünyanız hem de öbür dünyanız için iyi bir hafta sonu geçirirsiniz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails